Güçlü olanın haklı olduğu değil, haklı olanın güçlü olduğu bir dünya ne kadar güzel ve ne kadar huzur dolu olurdu. Bunu düşünmek bile beni güçlü ve umutlu kılıyor.
Haksızlıklar karşısında güçlünün yanında değil de, haklının yanında dimdik ayakta durmak, ne büyük bir cesaret ve ne büyük bir erdemdir. Haksızlığa uğrayan hangi dinden veya hangi mezhepten olursa olsun bunu gözetmeden, haksızlık yapan kardeşimiz dahi olsa ona engel olmak, dünya insanlarına verilebilecek en güzel insanlık mesajıdır.
Hz. Musa İsrailoğulları'nı zulümden kurtarırken inançlarına göre değil, maruz kaldıkları zulme göre hareket etmiş ve zulüm altında yaşadıkları şehrinden hicret etmelerinde mazlumlara önderlik yapmakla emrolunmuştu.
Zulme önce, bize yapılana engel olmakla başlamazsak, içselleştirdiğimiz zulmü gördüğümüzde onun zulüm, yapanın da zalim olduğunu anlayamayacak kadar gafil oluruz. Bazen de en sevdiğimiz en zalimimiz olabilir ve biz bunu anlayamadan onunla bir ömür geçirebiliriz. Zulüm sıradan bir eylem olmadığı gibi zalime boyun eğmek de mukadderatımız değildir.
Hz. Ali (r.a) bir sözünde der ki: “Her zaman zulmün iki ayağı vardır; biri zalim, biri de ona boyun eğen mazlumdur.” Zira mazlum, zulme boyun eğmeden zalim zalimliğini icra edemez. Zalimin saltanatı ona boyun eğen mazlumun omuzları olmadıkça, yükselmek için bir zemin bulamaz. İnsanların göz göre zalimleşmesine mazlumlaşarak müsaade etmek, bize sakin ve huzurlu bir hayat sağlamadığı gibi dünyayı karanlığa gömenlerin sayısını arttırır. Bu durumda dünyaya zarar vereni yaratanlar olarak bir numaralı sorumlular mazlumlar olur.
Geçtiğimiz hafta BM 'de, Kudüs 'ü İsrail'in başkenti olarak ilan eden ABD'nin, konsolosluk kararı oylandı. Zalimlikte sınır ve rakip tanımayan ABD'nin tüm tehditlerine rağmen, 128 'e karşı aldığı 9 oy inanılmaz bir olay olarak tarih sayfalarında yerini bulacak. Bu olay haklının gücünü ortaya koyma bakımından çok anlamlı olduğu gibi, haksızın "acz” halini görmemiz açısından da son derece önemlidir.
Cumhurbaşkanımız, “Dünya “beş” ten büyüktü şimdi, "bir”den de büyük olduğunu gösterdi” derken; dünya mazlumlarına yitirmek üzere oldukları umudu aşılıyordu aslında. Nice zalimler tarih sayfasına gömülüp yok oldu. Ve niceleri de yok olup gidecek.
Onlar kendilerini istedikleri kadar ölümsüz bir kudrete sahip görsünler, elbette onlardan çok daha kudretli ve adil bir Allah var. Ve O Allah mazlumların kendi kaderlerine sahip çıkmalarını "Ve Biz de istiyorduk ki, ülkede zayıf ve güçsüz bırakılanlara destek çıkalım ve onları öncüler yapalım ve kendilerini (ülkeye) varis kılalım (Kasas /5), asla kimseye haksızlık etmemelerini, hatta bu konuda zalime ve zulmetmeye niyetlenmemelerini, “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz (Hud /113)”, ve de zulme uğradıklarında haklarını aramalarını “Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa artık onların aleyhlerine bir yol yoktur” (Şura/42-41) diye emreder.
