Leyla Türkay

Tarih: 07.11.2017 09:04

SAKURA ZENSEN

Facebook Twitter Linked-in

SAKURA ZENSEN

 

“Sakura“, Japonca bir kelime olup Türkçesi “Kiraz Çiçeği”demektir.Sakura Zensen ise kiraz çiçeklerinin açması demektir. Japon kültüründe çok özel bir yeri olan bu çiçekler ağır ağır açar ve solmadan dökülür. Hem hayatın başlangıcı olan baharı hemde kaçınılmaz sonunu simgeler.

Sakura Zensen yani kiraz çiçeklerinin açması en çok kılıç ustaları ve çocukluklarından itibaren sürekli savaşmak zorunda kalmış olan samuraylar için anlamlıdır. Bunun nedeni kiraz çiçeklerinin en güzel çağlarında solmadan toprağa düşmeleridir. Tıpkı olgunluk çağını yaşayamadan ölen samuraylar gibi. Sakura‘nın dalda kalma süresinin çok kısa olması Japon kültüründe hayatın gelip geçici oluğunu ifade eder.

                   İnsan bebek olarak doğar ve ilk ölümünü bebeklik çağının ölmesi, çocukluk çağının başlamasıyla yaşar. Sonra  çocukluk çağı ölür, ergenlik çağı başlar,ergenlik çağı ölür gençlik çağı başlar,gençlik çağı ölür olgunluk çağı,olgunluk çağı ölür yaşlılık çağı ve nihayetinde gerçek ölüm…

 Ya da;  aslında bedenin ölüp ruhun ölümsüzlüğün başladığı gerçek hayat.

                   Gençlik çağına kadar herşey yolunda gider kimse önceki çağların ölümünden şikâyetçi değildir. Ta ki yaşlılık çağı başlayana kadar… Her gün çöken beden insana pişmanlıklarını hatırlatır. Yapamadıklarını ya da fırsat varken yapmadıklarını. Elbette yapabilecekleri için yine de zaman vardır.  Nefes aldığımız sürece hiçbir şey için geç değildir. Ölümün bu dünyanın sonu yeni hayatın başlangıcı olduğuna inananların, yaşlılıkta maneviyata yönelmesi, kefen beyazlığında ve saflığında bir başlangıç için türbe türbe gezmesi “Bu hayatı istenilen gibi yaşayamadım bari öbür dünyamı kurtarayım” düşüncesinden başkası değildir.

                     Yeni hayatın kurtarılıp kurtarılmadığı bilinmez ama son derece doğal bir süreçle gelen ölüm herkes tarafından gayet doğal karşılanır. Doğal olmayan ve telafisi olmayan ölüm ise çocukluğunu yaşamasına izin verilmeden öldürülüp yetişkinleştirilen erkekler ve kızlar. Ya da çocukluk çağının ölmesine izin verilmeyen yetişkin çocuklar.İkisi de zarar, ikisi de ziyan bu topluma. Her şey fıtratının gereğince yaşanmalı ve bitmeli.

               Daha çok metropollerde görülen, ruhları ölü fakat bedeni yaşayan insancıklar var bir de!Doğal ölümün tersine bedenden önce ruhları ölenler. Gülmeyen, sevmeyen, tek amacı kendini kurtarmak  olan, egoist, narsist, sosyalleşemeyen ya da sosyalleşmekten kaçan bireyci insan tipleri. Ölümün sadece dolaşımın ve solunumun durması demek olmadığını bilirsek aynada bile görmek mümkün bu cesetleri.

Ölmeden önce ölünüz tavsiyesini o kadar yanlış anlamışız ki kendimizi öldürmek yetmiyormuş gibi sevgisizliğimizle, ilgisizliğimizle, bencilliğimizle öldürüyoruz önce çocuklarımızı ve eşlerimizi. Oysa ölmeden önce ölmek demek en diri şekilde, pişmanlık duymaya sebep olacak davranışlarda bulunmadan, Yaradan’ın kural ve kaidelerine göre YAŞAMAK demektir. Sevdiklerinin ruhlarına indirdiğin her ölümcül sevgisiz ve kırıcı davranış için önce Allah’tan sonra onlardan AF DİLEMEK demektir.

                                Japonlar için Sakura ‘nın dalda kalma süresinin çok kısa olması ve hayatın gelip geçici oluğunu ifade etmesi onların hayatında nasıl bir etkiye sahip bilinmez ama bizlerin hayatımızı bu tavsiye doğrultusunda sürdürmesi gerektiği kanaatindeyim. “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz” (21/35).


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —